Selefi Mezhebi- Vehhabilik


SELEFİ AKİDESİ:

1.Takdis: Allah'ı, O'nun azametine layık olmayan sıfatlardan tenzih etmek.
2.Tasdik: Allah'ın, Kur'an'da ve sünnet-i seniyyede varid olan isimleri ve sıfatlarının, Allah'ın kemaline layık bir anlamı olduğuna kanaat getirmek. Allah, kendisini ve Peygamber (a.s) Allah'ı nasıl vasfetmiş ise, murad edilen anlamın velev ki künhünü kavrayamasa bile, öylece iman etmek.
3.Aczin itirafı: İnsan, müteşabih konularda murad olunan ilahî maksada tam olarak ulaşamaz.
4.Sükût: Mütesebihatin manasini sormamak ve yasaklamak.Cahil kişi, müteşabih meselelerden soru sormamalı, âlim de cevap vermemelidir. Avam müteşabih meselelerden sorarsa men edilir. Mesela Rasûlullah (sav) kader meselesine dalanları bundan men etmiştir. Hz. Ömer, "Rahman arşa istiva etti" ayetinin manasını soran kimseyi sürgün etmiş, Kur'an'ın mahlûk olup olmadığını soran kimseyi de bundan sakındırmıştır.allahdostuseyyid
5.İmsak: Mütesabih naslar üzerinde degisiklik ve te’vil etmemek. Kur'an nasslarını, zahirî anlamlarının dışında başka manalara tevil etmekten kaçınmak gerekir. Allah'ın eli 'kudret' ile açıklanamaz.
6. Keff: Mütesebihatla kalben mesgul olmamak.Kalbin bozulmasına sebebiyet vermemek için, tartışmaktan men olunan işleri kalpten de tefekkür etmemek gerekir.
7. Marifet ahline teslim olmak: Marifet ehline teslim olanlarin bizim bilmediklerimizi bildigini kabul etmek.Peygamber (a.s) ve sahabe, derinlikli konulara dalmıyorlardıysa bu, o konulara vakıf olmadıkları anlamına gelmemektedir.

Belli başlı özellikler:
1. Esas delil, kitap (Kuran ve Sünnet)tir. Akıl delil olamaz.Bu anlamda mutezile’nin zıttıdır.

2. Ayet ve hadisler açık ve görünen anlamıyla ele alınır.

Kuran ve Sünnet zahiri anlamlarıyla değerlendirilir ve anlaşılır. Bu mânada müteşabihler de delildir; ancak zâhiri ile ele alınır, ona göre mânalandırılır. Bu işte aklı ve tevili işe karıştırmak bidattir, küfürdür. Allah'ın zatı ve sıfatları ile ilgili Kuran'ı Kerim de geçen âyetler, olduğu gibi alınmalı; ister muhkem ister müteşabih olsun, zahirlerine göre mânalandırılmalıdır.

Müteşabih âyetler, muhkem âyetler gibi delildir; bunların zâhiri murad edilmiştir. Bu sebeple bunları ( yaratıklar tarafından) tevil ve tefsir etmek küfürdür, bunlar zahiri manalarıyla manalandırılır.

Müteşâbih ayetlerin tevilini Allah'a havale ederler. İlimde rüsûh sahibi olanlar, onlara iman eder, hepsinin Allah'dan olduğuna teslim olurlar, ama ayetleri tevil etmezler. (3/Al-i İmran, 7). İbni Hanbel "üç şeyin (megâzî, melâhim ve tefsir) İslam'da yeri yoktur" derken, re'y esasına göre yapılan tefsiri kastetmekteydi.

3. Kur´an veya sünnette zikredilen, Allah Tealâ´nın her sıfatını veya her yaptığını olduğu gibi zahiren kabul eder­ler. Zahirini bırakıp te´vil veya tefsirde bulunmazlar.

Selefîler, Allah´a «Sevgi» «gazap» «kızma» «çağırma» «konuş­ma» «bulutların gölgesiyle insanlara inme» «Arş üzerinde istikrar et­me» gibi sıfatları isnad ederler. Eli ve yüzünün bulunduğunu söyler­ler. Bu hususta herhangi bir te´vile ihtiyaç duymazlar. Ancak, Al­lah Tealâ´ya nisbet edilen bu hususların, yaratılanlara asla benze­mediğini söylerler. «Allah´ın eli, yüzü, inmesi, yaratılanların eline, yüzüne ve inmesine benzemez. Allah, bu benzerlikten çok uzaktır.» derler. Allah'ın eli, aslı itibariyle malum, vasfı itibariyle müteşâbihtir. Vasfın keyfiyeti (nasıllığı) bilinemez. İmam Malik'in, "istiva malumdur, keyfiyeti meçhuldür, ondan soru sormak bid'attır" sözü, sıfatlara ilişkin selefî tutumu özetleyicidir.

4. İman, kalble tasdik, dil ile söylemek ve rükünleri yerine getirmektir. İman artar ve azalır.

5. İbadetler imanın bir parçasıdır. Amel imandan bir cüzdür. Buna göre ameli yerine getirmeyen kimse imansızdır.

6.Kuran mahluk değildir ,yani sonradan yaratılmamıştır.

7. Kadere, ha­yır ve şerriyle iman etmek, Allah´ın kudret ve iradecinin herşeyi kap­sadığına, Allah´ın, kulları ve onlardaki bütün güçleri yarattığına ve kulun, kendi kudret´ve iradesiyle dilediğini yaptığına inanmaktır.

Allah Tealâ, yarattığı varlıkları, emrettiği hükümleri ve yasakladığı hususları mutlaka güzel bir hikmete göre yapmıştır.

8. Şefaat yoktur.

9. Namazın kazası olmaz .Çünkü namaz kılmayan kafirdir.geçen geçmiştir.Kişi namaza başladığında yeniden müslüman olmuştur. Namaz kılmayan öldürülür, malları vehhabilere taksim edilir.

10. Kafirlere cehennem azabı sonsuz değildir.İbni kayyım, teymiyye

11. Rablerine intikal eden (ölen) bazı kullar vasıta, yapılarak Allah´dan birşey dilemenin, vah­daniyete ters düştüğünü iddia ederler.

Kendisi ile Allah arasına, kendisine tevekkül edeceği, onlara yalvaracağı ve onlardan yardım isteyeceği vasıtalar koyan kimse, küfre girmiştir. Ölü ve uzakta olan diri, işitmez ve cevap vermez. Bunların fayda ve zararları olmaz. Ölmüş peygamberden de bir şey istemek şirktir.

12. Teberrük (bereket alınması için) veya takdis için peygamberlerin ve salih kulla­rın kabirlerini ziyaret etmeyi yasaklarlar.Peygamber Efen­dimizin kabri olan Ravza-i Mutahhara´ya karşı yönelerek onu ziyaret etmenin ve Ravza-i Mutahhara´nm etrafında ibadet etmenin, her­hangi bir peygamber veya velinin kabrine yönelerek dua etmenin, vahdaniyete ters düştüğünü söylerler.

13. Allahın semada olduğunu söylerler

14. Tasavvuf bidattır; tarikate girmek, mürşide bağlanmak, onu vesile edinmek, rabıta kurmak şirktir, küfürdür.

Mürid şeyhine tapınıyor. Evliyanın mezarlarını putlaştırıyorlar. Onlara tapınıyorlar. Mısırlıların en büyük mabudları Ahmed Bedevidir. Muhyiddin-i Arabi, yeryüzünün en büyük kâfiridir ,derler

15. Tevessül ( ölmüşlerin bizim için dua etmelerini dilemek, bir şeyi aracı kılmak ) ve istigase ( ölü veya diriden yardım dilemek) sapıklık ve şirktir. Kabirler üzerine kubbe yapmak, ölülerin ruhlarına sadaka adamak ,adak adamak, kabirleri ziyaret etmek, küfürdür, delalettir.

16.Allahü teâlâ için adak yapmak ve hayvan kesmek ve bunların etlerini fakirlere dağıtıp, sevaplarını Peygamberlere ve Evliyaya hediye etmek şirk diyorlar.

17. Kim Beytullah'tan başka bir kabri, türbeyi veya şehitliği, yahutta başka bir yeri tazim için tavaf ederse Allah'a şirk koşmuş olur.

Türbelerdeki Evliyaya tevessül etmek, şirktir. Peygamberlerin ve Evliyanın mezarlarına türbe yaptırmak, Allah’tan başka şeylere tapınmaktır. Her türbe puthanedir. Bunların çoğu Lat ve Uzza putları gibidir. Müslümanların çoğu müşrik oldu derler.

18. Falcılara, müneccimlere inanmak şirktir.

19.Mevlid okunması bidattir. Allah'ın kitabı ve Resûlünün sünnetinde bulumayan birşeyi (bidat) ortaya koyan kimse melundur ve ortaya attığı şey de reddedilir.

20.Kandil geceleri bidattir.

21 . Nazar değmemesi için nazar boncuğu taşımak, muska takınmak, ağaç, taş ve benzeri şeyleri kutlu saymak, Allah'tan başkası için kurban kesmek, Allah'tan başkası için adak adamak, belânın, hastalığın yok olması için boncuk, ip, hamaylı ve benzeri şeyleri takınmak, yıldız falı ve benzeri şeylere inanmak, salih kişilere saygı gösterip onlardan dua yoluyla yardım dilemek, şirktir.

22. Beş vakit namazın cemaatle kılınması farzdır. Namazı terk eden kimse kafirdir ve onlar hakkında dinden çıkmış (mürted) hükmü verilir.

23.Keramete inanmazlar.

24.Boşanma ile ilgili bir yemin nedeniyle boşanma gerçekleşmeyeceğini söylerler.


Tarihi Süreci:
Selefîler, Hicri 4. yüzyılda ortaya çıkmışlardı. Bunlar, Hanbelî mezhebine mensup insanlardı. Bunlar, bütün görüşlerinin, Selefiye inancını canlandıran ve bu inanca ters düşen görüşlere karşı sava­şan İmam Ahmed İbn-i Hanbel´e ait olduğunu iddia ederler.

Selefiye inancı Hicrî 7. yüzyılda tekrar ortaya çıkmış ve bu de­fa bu görüş, Şeyhül İslâm İbn-i Teymiyye tarafından ihya edilmiştir. İbn-i Teymiyye, insanları yoğun bir şekilde bu görüşü kabullenme­ye davet etmiş ve zamanının gerektirdiği bazı görüşleri de Selefiye görüşüne ilave etmiştir. İbn-i Teymiyye den sonra bu okulu takip eden birçok ünlü alim olmuştur; İbn Kesir gibi.

Daha sonra Selefiye inancı Hicrî 12. yüzyılda Muhammed b. Abdülvahhab tarafından Arap yarımadasında yeniden ortaya çıkarıl­mıştır. Günümüzde de Vahhabîler, bu görüşe davet etmekte ve bir kısım İslâm âlimleri de aynı görüşleri şiddetle savunmaktadırlar. 

İnanç meselelerinin, sahabe-i kiram ve tabiin zamanında, anlaşıldığı şekilde anlaşılmasını istediklerini ileri sürmüşlerdir.

İtikadı meseleleri yalnızca Kur´an-ı Kerim den ve Resulullah´ın sünnetinden almaya çalışmışlar, itikadın hem temel mese­lelerini, hem de bu meseleleri ispatlayan delilleri, Kur´an´dan alma­ya girişmişler, âlimlerin, Kuran´ın delillerinden başka delillere baş vurmalarım engellemeye çalışmışlardır.

İtikadı meseleleri, dini hükümleri ve bunlarla il­gili bütün mevzuları kısaca veya etraflıca bilmenin tek yolu, Kur´­an-ı Kerim ve Peygamberimizin, onu açıklayan sünnetidir, Kur´an ve sünnet yolunu takibetmektir. Kur´an ne hüküm koymuş, sünnet nasıl izah etmişse, olduğu gibi kabul edilir, asla reddedilmez. Bunla­rı kabul etmemek, İslâm inancından çıkmak olur.

Akla itikadi konularda verilen değer ve akıl bazlı bir metodolojinin itikadi yorumlama ve kararlar için kullanılması hususunda, Selefilik Mutezile'nin tam zıddı konumda bulunan bir itikat mezhebidir. Selefiliğe göre nakillerin zahir (görünen, sözlük veya terim anlamı) ele alınır ve hiçbir nas tevil edilmez. Takdis, tasdik, aczini itiraf etmek, süküt, imsak, keff ve marifetini ehlini teslim Selefliğin başlıca esaslarıdır.

İbn Teymiye genel anlamda Hanbeli mezhebini takip etmiştir. Hanbeli mezhebini takip etmesinin en büyük nedeni Kitap ve Sünnete bağlılığıdır. Fakat bazı konularda diğer mezheplerin görüşlerini de benimsemiştir. Yine bazı konularda dört imamın görüşlerinin dışında kalan özgün düşünce ve görüşleri de vardır. Bunlardan en ünlü ve önemlilerinden biri de boşanmanın yemin olarak kullanılması konusundaki görüşüdür; boşanmanın yemin olarak kullanılmasını doğru bulmamış, çoğunlukla bu yemini eden kişinin eşini boşamak gibi bir niyeti olmadığını belirtmiş ve bu nedenle boşanma yemin konusu yapılmasının boşanmaya yol açmayacağını söylemiştir.

İbn Teymiyye ye göre Allah ın kitabı, Resulü nün sünneti, sahabe, tabiun ve müçtehit imamların eserleri direkt ya da dolaylı olarak Cenab-ı Hakk ın her şeyin üstünde olduğunu anlatmaktadır. Şu ayetler O nun (celle celaluhu) mekansal olarak arş ve semanın üzerinde olduğunu göstermektedirler: “Güzel sözler ancak O na yükselir.” “Ey İsa! Şüphesiz seni kabz edecek ve kendime yükselteceğim. “, “Göktekinin sizi yere geçirivermeyeceğinden emin mi oldunuz “, Fakat Allah Onu (İsa yı) kendisine yükseltmiştir. “, “Rahman, Arş a istiva etmiştir.”

İbn Teymiyye, Rabbimiz, gecenin üçte biri kaldığında  her gece dünya semasına inerek buyurur ki “Bana kim dua eder ki, duasına icabet edeyim. Kim bir şey ister ki, ona dilediğini vereyim. Kim de affını talep eder ki, onu mağfiret edeyim.” mealindeki hadisin de açık bir şekilde Cenab-ı Hakk ın semada bulunduğunu ifade ettiğini söyler.

Selefi salihinden hiç kimsenin Allah Teala nın semada olduğuna itiraz etmediğini, ne Kur an-ı Kerim, ne Sünnet, ne sahabe, ne tabiun ve ne de sonraki dönemlerde yaşayan müçtehit imamların bu gerçeğe aykırı direkt ya da dolaylı tek bir ifadelerinin olmadığını söyleyen İbn Teymiyye, onların Allah Teala nın (mekansal olarak) semada, arşta ve her yerde olduğunu kabul ettiklerini iddia eder.

Şam camiinin minberinden inerken “Allah gökten yere, benim indiğim gibi iner” demiştir.


Eleştiriler:
İbn Teymiyye nin bu beyanı selefe ait tefsirler içerisinde en güvenilir olduğunu söylediği Taberi nin nakilleri ile çelişmektedir. Nitekim Taberi, -İbn Teymiyye nin sıfatlarla alakalı ayetlerin en önemlisi olarak gördüğü- ayetü l-kürsi deki “O nun -celle celalühü- kürsüsü (ilmi) bütün yerleri ve gökleri kaplayıp kuşatmıştır.”  kısmını tefsir ederken İbn Abbas a -radiyallahu anhuma- isnat ettiği bir rivayette kürsü kelimesinin ilim olarak te vil edildiğini nakletmektedir. Halbuki İbn Teymiyye kürsü kelimesini haşa- Allah Teala nın üzerinde oturduğu bir mekan olarak anlamaktadır. 




VEHHABİLİK:


Kendilerine muvahhidun (tevhidciler) derler ve Hanbelî mezhebini İbn Teymiye yorumuna uygun biçimde sürdürdüklerini söylerler.İtikatta Teymiyyeci, amelde Hanbeli olduklarını idda ederler. Bu nedenle Selefilikle hemen hemen aynıdırlar.

Vehhabilik bir inanç hareketi olarak baslamakla birlikte, kisa zamanda siyasî bir nitelik kazandi. Arap yarimadasinda etkinlik kurarak devlet durumuna geldi. günümüzde, suudi arabistan'in resmî mezhebi durumundadir.
Muhammed bin Abdülvehhab'in (d. 1703 uyeyne - ö.1787 deriye, riyad) düsünceleri çevresinde olusan dinî, siyasî hareketttir.




Başlıca özellikleri:
1. Din’de akıl’a yer vermemek
2. Mükaşefeyi (kalp gözü ile görme’yi), dolayısıyla tasavvufu reddetmek

3. Tevhid’i, ‘ameli tevhid’ olarak almaktadırlar. Allah kalble, dille ve davranislarla birlenmelidir.Kur'an ve sünnet'in dışında emir ve yasak tanımamak, Hz. Muhammed'in döneminde bulunmayan seyleri ve tevessülü terkederek Allah'i birlemek gerekir.Bu tevhide ameli tevhid denir. Herhangi bir hüküm koyucu tanimak, Allah'tan baskasindan yardim dilemek, peygamber için bile olsa, Allah disindaki bir varlik için kurban kesmek, adakta bulunmak kisiyi küfre düsürür, can ve mal dokunulmazligini ortadan kaldirir.

4. Kur'an ve sünnet'te olmayan her sey bid'attir.“Allah’ın Kitabı ve Resûlü’nün sünnetinde bulunmayan bir şeyi (bid’at) ortaya koyan kimse mel'undur ve ortaya koyduğu şey de reddedilir.” Nitekim “Sahîh hadîslere göre Resûlullah (s.a.s.) da, ‘Her yenilik bid’attir ve her bid’at sapıklıktır’demiştir.
5. Şirk meselesi:
Mevlit toplantilari düzenlemek, bu toplantilarda mevlit okumak,nazar boncugu takmak, muska takinmak, agaç, tas vb. seyleri kutsal saymak, bir hastalik ya da beladan kurtulmak, güzel görünmek vb. için boncuk, ip, hamayi gibi seyler takinmak, sihir, büyü, yildiz fali gibi seylere inanmaz, iyi kisilere, velilere tazimde bulunmak, onlara dua etmek, onlardan yardim dilemek ,riya için namaz kilmak, sofuluk etmek, iyi insan gibi görünerek çikar saglamak şirktir.
Mezarlarda yapilan ibadetler sirktir. Sevap umarak Hz. Muhammed'in kabrini ziyaret bile sirke neden olabilir. Şirke neden olmamalari için, mezar ziyaretleri, türbe yapimi kesin olarak yasaklanmalidir. Ölülere niyaz, tevessül, falcilara, müneacimlere inanmak, hz. peygamber'in anisini yüceltmek, hirka-i serif, sakal-i serif ziyaretleri yapmak, allah'tan baskasina ibadet etmek, şirk koşmaktir.

Makam ile ezan okumak, Ramazan, Cuma ve kandil gecele­rinde, ezandan önce veya sonra tesbîh çekmek ve dua etmek de bid’attir.
Camilerin süslenmesi kubbe ve minare yapılması, Hz. Peygamber zamanında olmadığı için bîd’attır. Ayrıca namazların yalnız kılınması da yasaklanmıştır. Beş vakit namazın cemaatle kılınması farzdır. “Namazı terk eden kimse kâfirdir ve onlar hakkında dinden çıkmış (mürted) hük­mü verilir.” Namazın cemaatle kılınması mecburîdir. “Meşru bir özrü olmaksızın cemaatle namaz kılmayıp münferiden namaz kılanların Ehl-i Sünnet ve'1-Cemâat'ten hariç Şiîlere teşbih olunması, şiddetle kötülenme­si ve suçlanması” ve cami imamlarının, namazların sonunda cemaatın teker teker yoklamasını yapıp ihmalde bulunanlara, üçüncü defa tekerrürü halinde ta'zîr cezasının verilmesi,

Tevessül ( ölmüşlerin bizim için dua etmelerini dilemek, bir şeyi aracı kılmak )   ve istigase ( ölü veya diriden yardım dilemek) sapıklık ve şirktir.

6. Cami ve mescidlerin süslenmesi, minare yapılmasi bidattir.
7. Amel imandan bir parçadır, azalır ve artar, bir farzı yapmayan kafir olur .
Amelin imanın bir göstergesi olduğu görüşü ile Hariciler ve Selefilerle aynı görüştedirler.Bu nedenle farzları terk edenleri kafir sayarlar.Kanları helaldir derler.
8. Allah-u Teâlâ hazretlerinin mekanı , cismi, ciheti, eli, ayağı, yüzü vardır.
9. İcma ve kıyas gibi fıkhi kaynakları reddetmişlerdir.
10- Müslümanlığı ameli tevhid inancına göre yerine getirmeyenlere harp ilan edilir ve bu gibilerin kestikleri kurbanlar yenmez.
Kur’ân ve Sünnet’in dışındaki her yeni şeyi Bid’at saydıkları ve bid’atlere kapılmış olanlarla savaşmanın Kur’ân-ı Kerim’in, “Siz, insan­lar için ortaya çıkarılan doğruluğu emreden, fenalıktan alıkoyan, Allah’a inanan hayırlı bir ümmetsiniz” (Al-i İmrân, 110) âyetine göre zarurî olduğuna inan­dıkları için, kendileri gibi düşünmeyen Müslümanlara karşı Haricîler ve günümüzde yaşayan kolu İbâdiyye gibi, kılıç kullan­maktan çekinmemişlerdir.allahdostuseyyid
11. Zekat vergidir. Hükümetin vergi almadığı kazançlardan da zekat alınmalıdır.
12. Sigara ve nargile içenlere, içki içenlere olduğu gibi kırk değnek cezası gerekir.
13. Alllahtan başka hiç kimseden şefaat dilenmeyeceğini söylerler.Bu anlamda şefaati reddetmez ,Allahtan başka kimseden şefaat dilenmesini reddederler.Şefaat dilenecekse Allahtan dilenir derler."Allahım, onu bana şefaatçi kıl" şeklinde duayı kabul ederler .Delil olarak : "Allah’la beraber kimseyi çağırmayın...” (Cin, 18).
14. Vesileyi redederler. (Vesile , kendisiyle başkasına yaklaşılan şey anlamına gelir.ör:şeyh)
15. İbn Abdilvehhâb’a göre, ictihâd kapısı her zaman ve herkese açıktır. Başkalarını taklîd etmek dinden çıkmaktır. Vehhâbîler ictihâd kapısını herkese açmış ve bir mezhebe bağlanıp ictihâd kapısını kapalı tutmanın felâket ve taassub getirdiğini söylemiştir.
Muhyiddin İbn Arabî hazretleri için  “Şeyh-i Ekfer” (En kâfir şeyh) derler.Vehhabîlerin ve zihniyetlerinin hakim olduğu yerlerde İbn Arabî’yi yüceltmek, açıkça sevmek yasaktır.


Uygulanmada dikkat çekenler :
1) Namazda ayakların arası açıktır.
2) Elleri göğüs hizasinda bağlanır
4) Teravih namazını  8 rekat kılarlar.
5) Namazda tekbir göğüs hizasından yapılır.
6) Sigara içmeyi haram saymışlar ve bu hu­susta çok titiz davranmışlardır.
7) Namazın cemaatla kılınması farzdır ve her müslüman beş vakit namazda camiye gelmek zorundadır.