HARİCİLİK

Hariciler, Ali bin Ebu Talib'in grubundan ayrılarak ne onu, ne de Osman bin Affan'ı halife olarak kabul etmişlerdir. İslam'ın en radikal gruplarını oluşturan bu mezhep grubunun çoğunluğu çeşitli günahları işleyen kişilerin kafir olduğuna ve katledilmeleri gerektiğine inanmıştır. En "aşırı"ları, yalnızca kendi mezheplerinden olan Haricileri kabul etmiş, diğer Haricilerin de katlinin farz olduğuna inanmışlardır. Tabiatıyla kendileri Abbasiler devrinde öldürülmüşlerdir. Bugün bu mezhep grubuna bağlı kimselerden sadece Umman'daki İbadiler kalmıştır; fakat bu grup, Haricilerin en ılıman olan grubunu oluşturur.

Sıffin Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan Hariciler bir dönem sık sık isyan ederek Emevi Devleti için tehlike oluşturmuşlardır. Sıffin Savaşı'nda önce Ali'nin hakem ile tayini kabul etmesi sebebiyle bir grup ayrılmış ve Haruri olarak anılan ilk Haricileri oluşturmuştur. Sıffin Savaşı ve hemen sonrasında hakemlik fikrine sıcak bakanların bir kısmı da daha sonra hakeme gitmenin dinden çıkaran bir tür günah olduğu kararına varıp, tövbe etmiş ve Haricilerin saflarına katılmışlardır. İsyan amacı gütmeyen ve ayaklanmayan bu ilk grup sadece Ali bin Ebu Talib taraftarları ve Muaviye taraflarından ayrılan, üçüncü bir grup oluşturan ayrılıkçı bir gruptur. İlk dönemdeki Haricilere el-Şurat da denmekteydi. "Satan" anlamına gelen sözcük genelde Haricilerin kendileri için kullandıkları bir isimdi ve Allah'a ve Allah'ın yoluna ruhlarını sattıkları, verdikleri anlamını ima etmekteydi. Bu ilk dönem Haricilerinin büyük bir çoğunluğu Bedevilerden oluşmaktaydı.
 Muaviye'ye karşıt eylem hazırlığında olan Ali Haricileri kendisiyle birlikte savaşmaya çağırmış fakat olumsuz yanıt almıştır. Nitekim daha sonra gerçekleşen Nehvahan Savaşı'nda Ali taraftarları ve Hariciler savaşmıştır. Bu savaşta Hariciler ezici bir yenilgiyle karşılaşmış ve büyük kayıplar vermişlerdir. Nitekim bu savaş sonucunda Ali'nin taraftarları ile Hariciler arasındaki ayrılık iyice keskinleşmiştir ki Ali'nin ölümü de Harici İbn Mülcem'in onu katletmesi sonucu gerçekleşmiştir.

 Hariciler, Ali'nin ve Ali taraftarlarının yenilgisinden sonra başa geçen Emevilere karşı büyük saldırılar gerçekleştirmişler, zaman zaman belirli bölgelerin kontrollerini ele geçirmişler hatta kısa bir süreliğine Mekke ve Medine'yi de ele geçirmişler, zaman içinde geniş ordulara sahip olmuşlardır. Bu dönemlerde en yaygın ve geniş kitle Ezarika ve İbadiyye idi; özellikle Emevilerin çöküşe geçtiği dönemde Harici saldırıları güçlenmiş ve sıklaşmış, İbadiyye kolu bu saldırılarda başı çekmiştir.Devletin başına Abbasiler geçtikten sonra da Harici isyan ve saldırıları devam etmiştir.

Ezarike kolu:
Hariciler kendi içlerinde birçok kola bölünmüşlerdir. Bu kollardan bir dönem en büyük çoğunluğa da sahip olan ve en aşırısı sayılan Ezarika, Harici tarihinde önemli bir yere sahiptir. Bu kolun isim babası ve taraftarlarının takipçisi olduğu kişi Nafi bin el-Ezrak'tır. Ezarika kolundan olan Hariciler, Harici olmayan tüm Müslümanları, çocuklar dahil, katletmenin helal olduğuna inanırlardı.

İbadiyye kolu:
Diğer büyük Harici kolu sayılan ve bugüne kadar varlığını kitlesel bir şekilde sürdürebilmiş tek Harici kolu olan İbadiyye ise Ezarika'ya oranla daha ılımlı olduğu gibi Ehl-i Sünnet'e de diğer kollara oranla daha yakındır. Bugün İbadiyye özellikle Umman'da yoğun olarak bulunmaktadırlar. Umman dışında, Kuzey Afrika ve Zengibar'da da bulunmaktadırlar.

Harici inanışı itikad meselelerde Sünni ve Şia'ya oranla farklılıklar içerir. Örneğin Harici inanışında şeriatın bir emrine uymamak veya şeriatta yeniliğe gitmek büyük bir günah sayıldığı gibi bu günah sebebiyle kişinin küfre girdiğine ve tövbe etmesi gerektiğine yoksa bir kafir olarak ölmüş olacağına ve (birçok Harici mezhebine göre) katlinin helal olacağına inanılır. Buradan hareketle üçüncü halife Osman bin Affan'ın katillerini temiz görmüşler, Ebu Bekir ve Ömer ibn Hattab'in ise hilafetlerini kabul etmişlerdir.

Şeriatı sıkı bir şekilde takip etmeye çalışıp, ibadete büyük önem verirler. İlk itikat mezhepleri arasında ihtilafın yaşanmasına konu olan kader konusunda her ne kadar kadere inanmış olsalar da, Eş'ariyye'nin kurucusu el-Eş'ari, Mu'tezile'nin görüşünü benimsediklerini rivayet etmiştir.

Kader konusu özellikle İbadiyye mezhebi arasında tartışma konusu olmuştur. Ebu Ubeyde'nin imam olduğu dönemde, İbadiyye mezhebinde kader konusu tartışılmış, Ebu Ubeyde Allah'ın her şeyi bildiği her şeye gücünün yettiğini fakat kişilerin eylemlerini ve olayları belirleyen olmadığını, kişilerin bunları kendi iradeleriyle belirlediğini ilan etmiştir.

Kendilerine delil olarak kullandıkları ayetler: 
Haricîler ve günümüzde yaşayan kolu İbâdiyye “Siz, insan­lar için ortaya çıkarılan doğruluğu emreden, fenalıktan alıkoyan, Allah’a inanan hayırlı bir ümmetsiniz” (Al-i İmrân, 110) âyetine göre zarurî olduğuna inan­dıkları için, kendileri gibi düşünmeyen Müslümanlara karşı kılıç kullan­maktan çekinmemişlerdir.

Hariciler kendi dıslarındaki bütün grupları müsrik olarak kabul ederler ve bu düsüncelerini de delillendirmek üzere Kur’an ayetlerini kullanırlar . “Onda apaçık deliller, Makam-ı ibrahim vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur. Yolculuguna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkar ederse, Allah bütün alemlerden müstagnidir” (3/ Al-i _mran, 97). Allah, haccı terk edeni kâfir saymıstır.Haccı terk etmek ise günahtır. Demek ki, günah isleyen kâfir olur.
 “Süphesiz Tevrat’ı biz indirdik. _çinde bir hidayet, bir nur vardır. Allah’a teslim olmus nebiler onunla Yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb’e adamıs kimseler ile alimler de öylece
hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah’ın kitabını korumakla görevlendirilmislerdi. Onlar
Tevrat’ın hak olduguna da sahit idiler. Su halde siz de insanlardan korkmayın, benden
korkun ve ayetlerimi az bir karsılıga degismeyin. Allah’ın indirdigi ile hükmetmeyenler
kafirlerin ta kendileridir” (5/ Maide, 44). Günah isleyen herkes, kendi nefsi için
Allah’ın indirdigi dısında bir seyle hükmeder ve kafir olur. Bu ayetin benzeri birçok

yerde zikredilmistir (Ayrıca Bkz., 3/ Al-i _mran, 106.; 80/ Abese, 38-42.; 6/ En’am, 33).