MALİKİ MEZHEBİ

Maliki mezhebinin kurucusu İmam Malik'tir. Hicretin 93 (m. 711) tarihinde Medine'de doğmuş, 179 h.(m.795) tarihinde yine Me­dine'de 86 yaşında vefat etmiştir.Abbasi Halifesi Harun Resit çocuklarına hadis ögretmesi için saraya gelmesini istedigi zaman “ilim gelmez ilme gelinir” diyerek bu daveti geri çevirmiştir.



 imam malikin mezarı (üstteki resimde, sağ alt köşede yarısı görünen)
bir başka açıdan imam malikin mezarı 


İmam Malik Mescidi Nebevi'de ders verirdi. Oturduğu yeri ise Hz Ömer (ra)'ın hüküm, kaza ve meşveret İçin oturduğu yerdi. İmam Malik'in usulü bir hüküm çıkarır­ken evvela Kur'ana sonra da sünnete başvurmasıdır. Yalnız sünne­tin üzerinde özenle çok durmuştur. Hz Peygamber'i (sav) o kadar severdi ki ona saygı­sından dolayı zayıflığına ve yaşının epey ilerlemiş bulunmasına rağ­men Medine içinde hayvana binmemiş: "Allah Resulünün naşının defn olduğu şehirde hayvana binmem demiştir."

Abbasiler'in ikinci halifesi Ebu Cafer el-Mansur'un Medine valisi tarafından kendisine işkence yapılmıştır. Buna sebeb olarak da, zorlama ile yapılan bey'atın geçersizliğine fetva vermiş olması gösterilir.Vali Cafer İbni Süleyman tarafından dövül­müş lakin peygamber soyundan gelen bu Medine valisine hakkını he­lal etmiştir. Zira peygamber sülalesinden gelen bir insana öteki dün­yada dava açmaktan korkuyorum demiştir.


Muvatta'ı:
Muvatta adlı olan eseri vardır. Hem hadis hem de bir fıkıh ki­tabıdır. O bir çok kitap tedvin etmiş olup, bunlar arasında en önemlisi Muvatta adlı eseridir. İmam Malik bu kitaba Hicaz'ın en sağlam ravilerinin hadislerini almaya özen gösterdi. Ayrıca sahabe sözlerine ve Tabiin fetvalarına da yer vermiştir.

Hadis külliyatı içerisinde ilk tedvin edileni Muvatta'dır. İstisnaları olmakla birlikte, bu zamana kadar çeşitli sebeplerden dolayı hadislerin yazılması tasvib edilmiyordu. Hadisler, kendilerini bu yola adamış muhaddislerin hafızalarında muhafaza ediliyordu. Ancak bir zaman sonra, bir takım insanlar, menfaatlerini veya fırkalarının haklılığını ispatlamak vb. sebeblerden dolayı hadis uydurmaya başlayınca, sahih hadislerin yazılarak tesbit edilmesi zarureti ortaya çıktı. Bu durumu Şıhab ez-Zuhri; "Doğu tarafından, duymadığımız hadisler gelmeye başlamasaydı ne bir hadis yazar, ne de yazılmasına izin verirdim" sözüyle açıklığa kavuşturmaktadır.

Muvatta'ı, Kütüb-i Sitte'nin altıncısı olarak kabul edenlere göre derece itibarıyla Sahihayn'dan sonra gelmektedir.

Ancak, bir kısım muhaddisler, ondaki mürsel hadislerin ve Tabiin fetvaları ve fıkhî görüşlerin çokluğunu ileri sürerek Muvatta'ın daha çok bir fıkıh kitabı olduğunu söylemişlerdir

İmam Malik, imanın kalben tasdik, dil ile ikrar ve amel olduğunu söylerdi. Bu söylediklerini Kur'an'a ve hadislere dayandırırdı. Yine hakkında ayet bulunduğu için imanın artabileceğini söyler, eksilmesi hakkında susardı. Kader, büyük günah, Kur'an-ı Kerim'in mahluk olup olmadığı ve ru'yetullah konularında sahih Ehli sünnet ulemâsı ile aynı görüşleri paylaşmaktadır. Yalnız, o, Ebu Bekir (r.a), Ömer (r.a) ve Osman (r.a)'ın fazilet sıralamasındaki üstünlüklerini kabul ettiği halde, Hz. Ali (r.a) hakkında, diğer âlimlere muhalefet etmiş, onu Hulefâ-i Râşidînden saymamıştır. Buna sebeb olarak da, hilâfeti isteyenle istemeyenin bir olamayacağını gösterirdi.


Hakkında söylenenler:

İmam Şafii şöyle diyor: "Alimler yad edilince İmam Malik bir yıldızdır. İmam Malik ile İbni Üyeyne olmasaydı Hicazın ilmi söner ve kaybolurdu."




Not:

Mâlikîlerin içtihat sistematiğinde vâcip tabiri, Hanefîlerin farz tabirinin karşılığıdır. Zira Mâlikî, Şâfiî ve Zâhiriler başta olmak üzere, müçtehit imamların çoğunluğu vacip tabirini Hanefilerdeki farz tabiriyle aynı manada kullanmışlardır.kısaca Hanefilerin farz dediklerinin karşılığı ,Malikilerde vaciptir.Malikilerde Hanefilerin kullandığı  anlamda vacip tabiri yoktur.Onlar Hanefilerin vacip dediklerine sünnet derler.