MEZHEPLER NEDEN VE NASIL ORTAYA ÇIKTI?

MEZHEPLERİN ORTAYA ÇIKIŞI

Peygamberimiz hayatta iken, Müslümanlar İslam’ın hükümlerini anlamada karşılaştıkları zorlukları Peygamberimize soruyor, Peygamberimiz bu konularda gerekli açıklamaları yapıyor, yanlış anlamaları düzeltiyor, bizzat kendisi uygulamasını yaparak doğrusunu gösteriyordu. Ayrıca Müslümanlar arasında çıkan her türlü ticari, ekonomik, ilmi, kavmi, nefsi anlaşmazlıkları  da çözümlüyordu.                                      
 Peygamberimizin vefatından sonra bu imkan ortadan kalktı. Artık  Müslümanlar problemlerini çözebilmek, İslam’ı anlamada ve yaşamada  karşılaştıkları güçlükleri giderebilmek için güvendikleri bir alime gidiyor ve bu alimler bazı hususlarda farklı  cevaplar veriyordu. Farklı cevaplar farklı anlayışların oluşmasına neden oluyordu. Bu anlayışlar zamanla sistemleşerek mezhep adını almıştır.  
 Mezheplerin oluşumunda  İslam’ın hükümlerini anlamaktan doğan farlılıkların yanında ağırlıklı neden siyasi nedenlerdir. Müslümanlar arasında ortaya çıkan siyasi ayrılıklar sonucu ortaya çıkan farklı yapılanmalar da zamanla kendi inanç ve fikri sistemlerini kurarak mezhep adını almıştır. 

MEZHEP ÇEŞİTLERİ:

1) İtikadî Mezhebler: İnanç esaslarının açıklanması hususunda, Kur’an’daki muhkem  (hüküm ifade eden anlamı açık ayetler)  ve müteşabih (birden fazla anlama gelebilen) ayetlerin izah edilmesi, kulların fiilleri, Allah’ın  sıfatları ve fiillleri v.s. gibi hususlardaki farklı anlayışların sonucu ortaya  çıkmıştır. 
Mesela; Maturidi, Eş’ari, Mutezile, Cebriyye gibi.

2) Siyasî Mezhebler: Hilafet (devlet başkanı seçimi) meselesi hususunda, halifenin seçimle veya tayinle  belirlenmesi gibi ihtilafların sonucu ortaya çıkmıştır. 
Mesela; Haricilik, Ehl-i sünnet, Şiilik.

3) Fıkhî Mezhebler: İbadetler, İnsan - Allah, insan - insan, insan - toplum, insan - tabiat, İnsan - devlet ilişkileri, ceza, miras, evlenme, boşanma gibi gerek ferdi gerekse toplumsal hayatla ilgili hüükmlerin açıklanmasından doğan farklılıklar sonucu ortaya çıkmıştır. 
Mesela; Hanefi, Maliki, Şafi, Hanbeli, Caferi mezhebleri gibi.

Bu sınıflandırma yapılırken mezheblerin öne çıkan düşünceleri esas alınımştır. Yoksa siyasi, itikadi, fıkhi içeriği olan  mezhebler olduğu gibi hem siyasi hem itikadi, hem i’tikadi hem fıkhi yönü olan mezhebler de vardır. Mesela; Hanefi mezhebi hem itikadi hem fıkhi mezhebdir; fakat fıkhi yönü daha ön plana çıkmıştır. Aynı şekilde şii mezhebi siyasi çıkışlı olmasına karşın fıkhi yönü de olan bir mezhebdir. 


NEDEN BU KADAR ÇOK MEZHEP VAR?


-  SEBEPLER  -

1) Arap ırkçılığı; Mesela; Arapların başka ırklara üstün olduğu inancı, devlet başkanının Arapların kureyş kabilesinden veya en azından Araplardan olması gerektiği inancı gibi İslam dinine ters düşen anlayışlar.  Haklı olarak Arap olmayan müslümanlar bu anlayışı reddetmişlerdir. Peygamberimizin bu konudaki hadisi çok ibret vericidir. “Allah’ın dinine göre hükmettiği sürece başınıza zenci köle bile geçse ona itaat ediniz.” Görülüyor ki, müslümanların başkanlarına itaat etmesi ırkına göre değil; Allah’ın dinine göre hükmetmesine bağlıdır.         
 2) Hilafet anlaşmazlığı; Ümmetin büyük çoğunluğu devlet başkanının seçim ve istişare yoluyla seçilmesini savunurken, bir kısmı tayin usulünü benimsemiştir. Ayrıca ümmetin çoğunluğu halifenin müslümanların başkanı olduğunu savunurken, bir kısmı halifenin Allah’ın yeryüzündeki gölgesi olduğunu savunmuştur.
 3) Eski din ve medeniyetlerle temas :  Yeni müslüman olanların eski inanç ve geleneklerini yeni dine sokmaları sonucu ortaya çıkan farklı inanç ve ibadet biçimlerinin ortaya çıkardığı problemler.
 4) Eski yunan filozoflarının eserlerinin Arapça'ya çevrilmesi ile müslümanların inanç, düşünce ve yaşayışlarında ortaya çıkan farklılıklar. Bir kısım müslümanlar yeni öğrendikleri bilimlerin kendine has metodlarını kullanarak Kur’an’a yaklaşmış, farklı yorumların ortaya çıkmasına sebep olmuşlardır.
 5) İslam alimlerinin felsefik ve gaybla alakalı konularda akıl yürütmesi de  farklı yorumların ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Allah Tealâ´mn sıfatlarının, zatının aynı­sı mıdır yoksa, ondan başka bir şey midir ?
Kelam, Allah Tealâ´mn sıfatı mıdır ? 
Kur´an-ı Kerim mahluk mudur?
Kul, yaptığı işleri bir zorlama netice­sinde mi yapar yoksa kendi iradesiyle mi yapar? 
Büyük günah iş­leyenin durumu nedir?
 6)Metod farklılığı :  Kur’an-ı Kerim’den ve peygamberimizin sünnetinden hüküm çıkarmada takip edilen metodların farklı olması da değişik yorumların oluşmasına neden olmuştur.
 7)Hadislere ve sünnete şüpheyle yaklaşılması :Son dönemde kuvvetlenen bir islami yaklaşımdır.

           a- Hadisi red edenlerin görüşleri:
 En doğru kabul edilen iki hadis kitabından biri olan Müslim’de ve Hanbeli mezhebinin kurucusu İbni Hanbel’in Müsned’inde şu hadisi rivayet ederek Peygamber’in kendi sözlerinin yazımını yasakladığını kabul ederler.Ebu Said El-Hudri (r.a.)'den rivayet edilmiştir:
 “Benden Kuran dışında hiçbir şey yazmayın. Kim benden Kuran dışında bir şey yazmışsa imha etsin.” (Müslim, Sahihi Müslim Kitab-ı Zühd, Hanbel, Müsned 3/12, 21, 33)
Darimi’deki hadis ise şöyledir:
 “Sahabe Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istediler. Ancak onlara izin verilmedi.”(Darimi, es-Sünen)
El Hatib’teki hadis şöyledir:(Ebu Hureyreden):
 “Biz hadis yazarken Hz. Peygamber yanımıza geldi ve yazdığınız şey nedir? dedi. Senden işittiğimiz hadisler (sözler) dedik. Hz. Peygamber Allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar.” (El Hatib, Takyid, sayfa 33)
Tirmizi’den de bunu öğrenebiliriz:
 “Allah elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik, bize izin vermedi.” (Tirmizi, es-Sünen, K. İlm, sayfa 11)
 Ebu Said El-Hudri(r.a.)'den öğrendiğimize göre, bu sahabi Hadis yazmak için efendimiz (s.a.v.)'den izin istemiş, fakat o (s.a.v.) bu izni vermekten çekinmiştir.(takyidul ilim,hatip el bağdadi,s:32) 

Bir başka  olay Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh)'den rivâyet edilmektedir: Sıhhati husûsunda, büyük muhaddis Zehebî'nin ihtiyatı tercih ettiği ve hatta "sahîh değil" dediği rivâyeti Hz. Aişe (radıyallahu anhiye) nakleder:
"Babam Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)'dan 500 kadar hadîs yazmıştı. Bir gece hiç uyuyamadı ve yatakta döndü durdu. Bu duruma üzülerek:
"Babacığım, sana yapılan bir şikâyet veya ulaşan bir haber yüzünden mi uyuyamadın?" dedim. Sabah olunca:
"Kızım, yanındaki hadîsi getir" dedi. Ben de getirdim. Ateş yaktırdı ve hepsini yaktı.

       b -Hadisi ve sünneti  savunanların görüşleri:
Şu rivayette çok mühimdir. Sahabenin büyüklerinden İmran bin Hasıyn (r.a.) ashabıyla sohbet ediyordu. Bir adam "ya Eba Nuceyd, siz bize bir takım hadisler rivayetler ediyorsunuz. Biz onları Kur'an'da bulamıyoruz. Bize Kur'an'dan konuşun" dedi. İmran (r.a.) şiddetle kızdı ve: "Ey Ahmak adam, sen Kur'an'ı okudun mu? Adam "evet" dedi. İmran (r.a.) "öyleyse Kur'an'da yatsının 4 rekat, Akşamın 3 rekat, ikindinin 4 rekat, öğlenin 4 rekat olduğunu buldun mu?" der. Adam "Hayır" imran (r.a.) "0 zaman kimden aldınız, bizden almadınızmı?" buyurur. "Bizde Rasulullahtan (s.a.v.) aldık"der. Kur'anda 40 ta 1 zekat, şu kadar dirhemden şu kadarı diye bir şey yazılımı?" Adam "Hayır" der. "Bunu bizden almadınızmı?" Biz de Rasulullah (s.a.v.)'tan aldık.
        Yine Kur'an'da "Kabeyi tavaf ediniz" (hacc-29) buyurulur. Bunun yedi defa olduğunu nerden aldınız. Ama siz "Rasul size ne verdiyse alın, neden nehyettiyse sakının" (hasr-7) ayetini işittiniz değil mi? Biz bütün bunları Rasulullah (s.a.v.)den aldık. Sonra İmran (r.a.) ellerini kenetleyerek "Ey insanlar! Rivayet ettiğimiz hadisleri alınız ve uyunuz. Uymazsanız vallahi sapıtırsınız"(el fakih vel mutefeggih,hatip, 1/67) dedi. 

Şu rivayette önemli İmam Ebu Hanife hadis dersi yapıyordu. Bir adam gelerek: "Bırak şu hadisleri ey imam. Bize Kur'an oku,dedi." İmam şiddetle tepki gösterdi ve: "Şayet sünnet olmasaydı, bizden kimse Kur'an'ı anlayamazdı." Sonra adama: "Maymun etinin haramiyetine dair Kur'an'dan delilin varmı?"  Adam mat olmuş ağzı açık kalmıştı.

8 )Rey ve içtihadı kabul ve reddedenler: Bazıları açık omayan konularda fikir beyan etmeyi uygun görürüken diğerleri bunun tersini savunmuştur.
          
 a- Rey ehli (Reyi savunanlar)nin görüşleri :
Ebu Davud ve Tirmizi rivayet ettiler:
Peygam­ber (sav) Muazı Yemen'e gönderdiğinde ona şöyle dedi:
_ Ne ile hükme­deceksin? Muaz:
_ Allah'ın kitabıyla. Resulullah (sav):
_ Eğer onda bulamazsan? Muaz:
_ Resulullah'm sünnetiyle. Peygamber (sav):
_ Eğer on­da da bulamazsan? Muaz:
_ O zaman reyimle hükmederim dedi.
Hz Muaz'm cevabından Resulullah (sav) efendimiz çok memnun kalmış ve Allah'a hamd etmiştir.
Rey ancak Kur'an da ve Hz Muhammed (sav)'in sünnetinde bulunan bir şeyi görebilecek göze sahip olan ha­zık, mahir alimler içindir.Yoksa üçbeş kitap okuyup kendini alim sananlar için değil.

Peygamberimiz döneminde rey ve içtihat:
Hendek harbinden sonra Beni Kurayza üzerine yü­rüme emrini veren Hz Peygamber (sav) ashaba:
" Bu gün ikindi nama­zını Beni Kurayza'da kılacaksınız" diye ilan ettirmiştir. İçlerinden ba­zıları bu emirle süratli hareket edilmesi gerektiğinin kasdedildiği dü­şüncesiyle namazlarını yolda kıldılar. Bazıları da bu emre aynen ria­yet ederek Beni Kurayza'ya varıp namazlarını öyle kıldılar. Sonuçta her iki gurubun yaptığı da tasvip gördü. İşte taraflar burada kendi ictihadlarma göre hüküm verip hareket etmiş olmaktadırlar.

Resulullah (sav) vahyi ilahi bulunmayan bazı meselelerde ictihadda bulunurdu ve ashabı kiram ile müşaverede bulunurdu. Mese­la:
Bedir gazvesinde esirlerin birer bedel mukabilinde bırakılıp bıra­kılmaması konusundaki ashabı güzin ile meşverette bulunmuştu.Hz Ebu Bekir esirlerin bedel mukabilinde kabul ederek bu hususta Hz Resulü Ekrem'e bir fikirde bulunmuştu. Hz Ömer ise Müslümanların varlığına katlde bulunmuş olan bu düşmanların öldürülmeleri görüşündeydi. Diğer ashabı güzinin bir kısmı Hz Ebu Bekir'in, diğer bir kısmı da Hz Ömer'in görüşüne katılmışlardı.
Aynı bu şekilde Resulullah (sav)'den sonrada ashabı güzin ara­sında bir kısım meselelerde ihtilaf olmuştur. Zira Nebiyyi Zişanın bı­raktığı mallarda veraset cereyan edip etmeyeceği ve boşanmış ve ko­caları ölmüş kadınların ne kadar iddet bekleyecekleri hususunda ih­tilaf etmişlerdir.
        
 b- Rey ve içtihada karşı çıkan hadis ehlinin görüşleri :
Özellikle ilk dönemlerde mezhep imamları arasında rey konusunda sert tartışmalar olmuş.Rey'e karşı çıkanlar kuranda bulunmayan meselelerin hadis ışığında çözümlenmesi gerektiğini savunmuştur.