MEZHEPLERİN ORTAYA ÇIKIŞI
Peygamberimiz hayatta iken, Müslümanlar İslam’ın hükümlerini anlamada karşılaştıkları zorlukları Peygamberimize soruyor, Peygamberimiz bu konularda gerekli açıklamaları yapıyor, yanlış anlamaları düzeltiyor, bizzat kendisi uygulamasını yaparak doğrusunu gösteriyordu. Ayrıca Müslümanlar arasında çıkan her türlü ticari, ekonomik, ilmi, kavmi, nefsi anlaşmazlıkları da çözümlüyordu.
a- Rey ehli (Reyi savunanlar)nin görüşleri :
b- Rey ve içtihada karşı çıkan hadis ehlinin görüşleri :
Peygamberimiz hayatta iken, Müslümanlar İslam’ın hükümlerini anlamada karşılaştıkları zorlukları Peygamberimize soruyor, Peygamberimiz bu konularda gerekli açıklamaları yapıyor, yanlış anlamaları düzeltiyor, bizzat kendisi uygulamasını yaparak doğrusunu gösteriyordu. Ayrıca Müslümanlar arasında çıkan her türlü ticari, ekonomik, ilmi, kavmi, nefsi anlaşmazlıkları da çözümlüyordu.
Peygamberimizin vefatından sonra bu imkan ortadan
kalktı. Artık Müslümanlar problemlerini çözebilmek, İslam’ı anlamada ve
yaşamada karşılaştıkları güçlükleri giderebilmek için güvendikleri bir
alime gidiyor ve bu alimler bazı hususlarda farklı cevaplar veriyordu.
Farklı cevaplar farklı anlayışların oluşmasına neden oluyordu. Bu anlayışlar zamanla
sistemleşerek mezhep adını almıştır.
Mezheplerin oluşumunda İslam’ın hükümlerini
anlamaktan doğan farlılıkların yanında ağırlıklı neden siyasi nedenlerdir.
Müslümanlar arasında ortaya çıkan siyasi ayrılıklar sonucu ortaya çıkan farklı
yapılanmalar da zamanla kendi inanç ve fikri sistemlerini kurarak mezhep adını
almıştır.
MEZHEP ÇEŞİTLERİ:
1) İtikadî Mezhebler: İnanç esaslarının açıklanması
hususunda, Kur’an’daki muhkem (hüküm ifade eden anlamı açık
ayetler) ve müteşabih (birden fazla anlama gelebilen) ayetlerin izah
edilmesi, kulların fiilleri, Allah’ın sıfatları ve fiillleri v.s. gibi
hususlardaki farklı anlayışların sonucu ortaya çıkmıştır.
Mesela; Maturidi, Eş’ari, Mutezile, Cebriyye gibi.
2) Siyasî Mezhebler: Hilafet (devlet başkanı seçimi)
meselesi hususunda, halifenin seçimle veya tayinle belirlenmesi gibi
ihtilafların sonucu ortaya çıkmıştır.
Mesela; Haricilik, Ehl-i sünnet, Şiilik.
3) Fıkhî Mezhebler: İbadetler, İnsan - Allah, insan -
insan, insan - toplum, insan - tabiat, İnsan - devlet ilişkileri, ceza, miras,
evlenme, boşanma gibi gerek ferdi gerekse toplumsal hayatla ilgili hüükmlerin
açıklanmasından doğan farklılıklar sonucu ortaya çıkmıştır.
Mesela; Hanefi, Maliki, Şafi, Hanbeli, Caferi
mezhebleri gibi.
Bu sınıflandırma yapılırken mezheblerin öne çıkan
düşünceleri esas alınımştır. Yoksa siyasi, itikadi, fıkhi içeriği olan
mezhebler olduğu gibi hem siyasi hem itikadi, hem i’tikadi hem fıkhi yönü olan
mezhebler de vardır. Mesela; Hanefi mezhebi hem itikadi hem fıkhi mezhebdir;
fakat fıkhi yönü daha ön plana çıkmıştır. Aynı şekilde şii mezhebi siyasi
çıkışlı olmasına karşın fıkhi yönü de olan bir mezhebdir.
NEDEN BU KADAR ÇOK MEZHEP VAR?
- SEBEPLER -
1) Arap ırkçılığı; Mesela; Arapların başka ırklara
üstün olduğu inancı, devlet başkanının Arapların kureyş kabilesinden veya en
azından Araplardan olması gerektiği inancı gibi İslam dinine ters düşen
anlayışlar. Haklı olarak Arap olmayan müslümanlar bu anlayışı
reddetmişlerdir. Peygamberimizin bu konudaki hadisi çok ibret vericidir.
“Allah’ın dinine göre hükmettiği sürece başınıza zenci köle bile geçse ona
itaat ediniz.” Görülüyor ki, müslümanların başkanlarına itaat etmesi ırkına
göre değil; Allah’ın dinine göre hükmetmesine bağlıdır.
2) Hilafet anlaşmazlığı; Ümmetin büyük çoğunluğu
devlet başkanının seçim ve istişare yoluyla seçilmesini savunurken, bir kısmı
tayin usulünü benimsemiştir. Ayrıca ümmetin çoğunluğu halifenin müslümanların
başkanı olduğunu savunurken, bir kısmı halifenin Allah’ın yeryüzündeki gölgesi
olduğunu savunmuştur.
3) Eski din ve medeniyetlerle temas : Yeni
müslüman olanların eski inanç ve geleneklerini yeni dine sokmaları sonucu
ortaya çıkan farklı inanç ve ibadet biçimlerinin ortaya çıkardığı problemler.
4) Eski yunan filozoflarının eserlerinin Arapça'ya
çevrilmesi ile müslümanların inanç, düşünce ve yaşayışlarında ortaya çıkan
farklılıklar. Bir kısım müslümanlar yeni öğrendikleri bilimlerin kendine has
metodlarını kullanarak Kur’an’a yaklaşmış, farklı yorumların ortaya çıkmasına
sebep olmuşlardır.
5) İslam alimlerinin felsefik ve gaybla alakalı
konularda akıl yürütmesi de farklı yorumların ortaya çıkmasına neden
olmuştur.
Allah Tealâ´mn sıfatlarının, zatının aynısı mıdır yoksa,
ondan başka bir şey midir ?
Kelam, Allah Tealâ´mn sıfatı mıdır ?
Kur´an-ı Kerim mahluk mudur?
Kul, yaptığı işleri bir zorlama neticesinde mi yapar yoksa
kendi iradesiyle mi yapar?
Büyük günah işleyenin durumu nedir?
6)Metod farklılığı : Kur’an-ı Kerim’den ve
peygamberimizin sünnetinden hüküm çıkarmada takip edilen metodların farklı
olması da değişik yorumların oluşmasına neden olmuştur.
7)Hadislere ve sünnete şüpheyle yaklaşılması :Son
dönemde kuvvetlenen bir islami yaklaşımdır.
a- Hadisi red
edenlerin görüşleri:
En doğru kabul edilen iki hadis kitabından biri olan
Müslim’de ve Hanbeli mezhebinin kurucusu İbni Hanbel’in Müsned’inde şu hadisi
rivayet ederek Peygamber’in kendi sözlerinin yazımını yasakladığını kabul
ederler.Ebu Said El-Hudri (r.a.)'den rivayet edilmiştir:
“Benden Kuran dışında hiçbir şey yazmayın. Kim benden
Kuran dışında bir şey yazmışsa imha etsin.” (Müslim, Sahihi Müslim Kitab-ı
Zühd, Hanbel, Müsned 3/12, 21, 33)
Darimi’deki hadis ise şöyledir:
“Sahabe Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin
istediler. Ancak onlara izin verilmedi.”(Darimi, es-Sünen)
El Hatib’teki hadis şöyledir:(Ebu Hureyreden):
“Biz hadis yazarken Hz. Peygamber yanımıza geldi ve
yazdığınız şey nedir? dedi. Senden işittiğimiz hadisler (sözler) dedik. Hz.
Peygamber Allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki
milletler Allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan
çıktılar.” (El Hatib, Takyid, sayfa 33)
Tirmizi’den de bunu öğrenebiliriz:
“Allah elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik,
bize izin vermedi.” (Tirmizi, es-Sünen, K. İlm, sayfa 11)
Ebu Said El-Hudri(r.a.)'den öğrendiğimize göre, bu
sahabi Hadis yazmak için efendimiz (s.a.v.)'den izin istemiş, fakat o (s.a.v.)
bu izni vermekten çekinmiştir.(takyidul ilim,hatip el bağdadi,s:32)
Bir başka olay Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh)'den rivâyet
edilmektedir: Sıhhati husûsunda, büyük muhaddis Zehebî'nin ihtiyatı tercih
ettiği ve hatta "sahîh değil" dediği rivâyeti Hz. Aişe (radıyallahu
anhiye) nakleder:
"Babam Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)'dan 500
kadar hadîs yazmıştı. Bir gece hiç uyuyamadı ve yatakta döndü durdu. Bu duruma
üzülerek:
"Babacığım, sana yapılan bir şikâyet veya ulaşan bir
haber yüzünden mi uyuyamadın?" dedim. Sabah olunca:
"Kızım, yanındaki hadîsi getir" dedi. Ben de
getirdim. Ateş yaktırdı ve hepsini yaktı.
b -Hadisi ve sünneti
savunanların görüşleri:
Şu rivayette çok mühimdir. Sahabenin büyüklerinden İmran bin
Hasıyn (r.a.) ashabıyla sohbet ediyordu. Bir adam "ya Eba Nuceyd, siz bize
bir takım hadisler rivayetler ediyorsunuz. Biz onları Kur'an'da bulamıyoruz. Bize
Kur'an'dan konuşun" dedi. İmran (r.a.) şiddetle kızdı ve: "Ey Ahmak
adam, sen Kur'an'ı okudun mu? Adam "evet" dedi. İmran (r.a.)
"öyleyse Kur'an'da yatsının 4 rekat, Akşamın 3 rekat, ikindinin 4 rekat,
öğlenin 4 rekat olduğunu buldun mu?" der. Adam "Hayır" imran
(r.a.) "0 zaman kimden aldınız, bizden almadınızmı?" buyurur.
"Bizde Rasulullahtan (s.a.v.) aldık"der. Kur'anda 40 ta 1 zekat, şu
kadar dirhemden şu kadarı diye bir şey yazılımı?" Adam "Hayır"
der. "Bunu bizden almadınızmı?" Biz de Rasulullah (s.a.v.)'tan aldık.
Yine
Kur'an'da "Kabeyi tavaf ediniz" (hacc-29) buyurulur.
Bunun yedi defa olduğunu nerden aldınız. Ama siz "Rasul size ne verdiyse
alın, neden nehyettiyse sakının" (hasr-7) ayetini işittiniz
değil mi? Biz bütün bunları Rasulullah (s.a.v.)den aldık. Sonra İmran (r.a.)
ellerini kenetleyerek "Ey insanlar! Rivayet ettiğimiz hadisleri alınız ve
uyunuz. Uymazsanız vallahi sapıtırsınız"(el fakih vel mutefeggih,hatip,
1/67) dedi.
Şu rivayette önemli İmam Ebu Hanife hadis dersi yapıyordu.
Bir adam gelerek: "Bırak şu hadisleri ey imam. Bize Kur'an oku,dedi."
İmam şiddetle tepki gösterdi ve: "Şayet sünnet olmasaydı, bizden kimse
Kur'an'ı anlayamazdı." Sonra adama: "Maymun etinin haramiyetine dair
Kur'an'dan delilin varmı?" Adam mat olmuş ağzı açık kalmıştı.
8 )Rey ve içtihadı kabul ve reddedenler: Bazıları açık
omayan konularda fikir beyan etmeyi uygun görürüken diğerleri bunun tersini
savunmuştur.
a- Rey ehli (Reyi savunanlar)nin görüşleri :
Ebu Davud ve Tirmizi rivayet ettiler:
Peygamber (sav) Muazı Yemen'e gönderdiğinde ona şöyle dedi:
_ Ne ile hükmedeceksin? Muaz:
_ Allah'ın kitabıyla. Resulullah (sav):
_ Eğer onda bulamazsan? Muaz:
_ Resulullah'm sünnetiyle. Peygamber (sav):
_ Eğer onda da bulamazsan? Muaz:
_ O zaman reyimle hükmederim dedi.
Hz Muaz'm cevabından Resulullah (sav) efendimiz çok memnun
kalmış ve Allah'a hamd etmiştir.
Rey ancak Kur'an da ve Hz Muhammed (sav)'in sünnetinde
bulunan bir şeyi görebilecek göze sahip olan hazık, mahir alimler
içindir.Yoksa üçbeş kitap okuyup kendini alim sananlar için değil.
Peygamberimiz döneminde rey ve içtihat:
Hendek harbinden sonra Beni Kurayza üzerine yürüme emrini
veren Hz Peygamber (sav) ashaba:
" Bu gün ikindi namazını Beni Kurayza'da
kılacaksınız" diye ilan ettirmiştir. İçlerinden bazıları bu emirle
süratli hareket edilmesi gerektiğinin kasdedildiği düşüncesiyle namazlarını
yolda kıldılar. Bazıları da bu emre aynen riayet ederek Beni Kurayza'ya varıp
namazlarını öyle kıldılar. Sonuçta her iki gurubun yaptığı da tasvip gördü.
İşte taraflar burada kendi ictihadlarma göre hüküm verip hareket etmiş
olmaktadırlar.
Resulullah (sav) vahyi ilahi bulunmayan bazı meselelerde
ictihadda bulunurdu ve ashabı kiram ile müşaverede bulunurdu. Mesela:
Bedir gazvesinde esirlerin birer bedel mukabilinde
bırakılıp bırakılmaması konusundaki ashabı güzin ile meşverette
bulunmuştu.Hz Ebu Bekir esirlerin bedel mukabilinde kabul ederek bu
hususta Hz Resulü Ekrem'e bir fikirde bulunmuştu. Hz Ömer ise Müslümanların
varlığına katlde bulunmuş olan bu düşmanların öldürülmeleri görüşündeydi. Diğer
ashabı güzinin bir kısmı Hz Ebu Bekir'in, diğer bir kısmı da Hz Ömer'in
görüşüne katılmışlardı.
Aynı bu şekilde Resulullah (sav)'den sonrada ashabı güzin
arasında bir kısım meselelerde ihtilaf olmuştur. Zira Nebiyyi Zişanın bıraktığı
mallarda veraset cereyan edip etmeyeceği ve boşanmış ve kocaları ölmüş
kadınların ne kadar iddet bekleyecekleri hususunda ihtilaf etmişlerdir.
b- Rey ve içtihada karşı çıkan hadis ehlinin görüşleri :
Özellikle ilk dönemlerde mezhep imamları arasında rey
konusunda sert tartışmalar olmuş.Rey'e karşı çıkanlar kuranda bulunmayan
meselelerin hadis ışığında çözümlenmesi gerektiğini savunmuştur.